Evet biliyorum, anne olmak şahane, olağanüstü, muhteşem ötesi bir duygu. Ve evet biliyorum, size çocuğunuzu kucağınıza aldıktan sonra uykusuzluğunuzu, yorgunluğunuzu içerir her şikayetinizde aynı şeyi söylediler: "Daha bunlar ne ki, büyüdükçe gör sen sorunları!".
Bir iyi, bir kötü haberim var, kötü haberle başlıyorum, söylenenler her ne kadar hadsiz olsa da, bir miktar doğru. Çünkü önünüzde sizi bekleyen BABALAR GİBİ bir dağ var. 2 yaş krizi:/
İyi haberse şu, hiçbir kriz sonsuza kadar sürmüyor, ve çocuk büyüdükçe sorunların arttığı düşüncesi kişiye göre değişiyor.
2 yaş krizi, çocuğun hareketlerinin sonuçlarını merak ettiği ve gözlemlemek istediği, bireyselliğini kabul ettirme ve etrafını kontrol etme çabasını içeren bir dönem. Kısacası şu: yüksek yerlere tırmanmak istiyorum, neden bu insanlar beni sürekli yere indiriyorlar, dur onlar görmeden tırmanayım, yakalandım, anne tekme attığım için üzgünüm ama oraya çıkmalıyım, düştüm, canım acıdı, yine de çıkmam lazım, dur şu duvara kafa atayım belki o zaman beni indirmezler, kafam acıdı, dünya çok acımasız:///
Bu diyaloğu gün içerisinde yaşanan hemen her ana uyarlayabilirsiniz, alın size 2 yaş sendromu, misler gibi, fırından taze çıktı, afiyet olsun.
Tabii ki her çocuk tam iki yaşına bastığında bu krizler hop diye hayatınıza dahil olmuyor, gelişim durumuna göre çocuk 1 yaş civarındayken de başlaması mümkün, 3 yaşa doğru da. Mesele, çocuğun bireyselliğini fark etmesiyle ve bağımsız hareket etme isteğiyle ilgili. Bu dönemdeki çocuk, etrafındaki her şeyi bir kukla gibi kontrol edemeyeceğini anladığında, küçük bir ergene dönüşerek hayatı zindan edebiliyor.
Baş etmenin yolları var mı? Elbette ki var. Çocuk yetiştirirken asla unutulmaması gereken altın anahtarla başlıyoruz işe: TUTARLILIK. Çocuk, artık evdeki her şeyin kendi oyuncağı olduğunu düşünüyor, "evet mutfaktaki tencereler de benim, annemin yüzüne sürdüğü renkli boyaları da benim, televizyonun ekranını boyayabilirim, bardakları fırlatırsam ne kadar değişik bir ses çıkararak ortadan kayboluveriyorlar değil mi? Dur bakayım kaybolmamışlar, bir sürü küçük bardak olmuşlar, peki ben bu küçük parçaların tadına bakayım o zaman."
Çocuğumuza nereye kadar izin vereceğiz? Kendisine zarar vermeyeceği yere kadar. Mutfak dolaplarındaki tehlikeli kesici aletleri yüksek raflara kaldırarak başlıyoruz. Alt raflara onun keşfedebileceği, oynayabileceği parçaları koyarsak, dolapları karıştırmaya başladığında elinden alıp onu sinirlendirmemek, işimizi bir miktar kolaylaştırır. Aynı şeyler diğer odalardaki alt raflar için de geçerli. Makyaj malzemelerini yüksek raflara kaldırıp, alt raflara onun için birkaç tane yüz boyası bırakmak son derece iş görür. Cam bardaklar yerini bir süre sağlığa zararlı madde içermeyen plastik bardaklar alınabilir, içindeki suyu yerlere döküp üzerine basmasına izin vermek opsiyonel:)
Bireysel olarak yaşadığım korku dolu bir an vardı. Sabah yataktan kalkmaya çalışıyor ancak bir türlü başaramıyordum. Oğlum 2 yaş sendromunu dibine kadar yaşıyordu, yataktan kalkmadığım için bir anda sinirlenerek yatağın mobilyasına kafa attı ve ta daaaa; burnundan kan boşaldı. Öyle büyük bir tepki verdim ki, belki canı o kadar acımamasına rağmen benim çığlığıma bakıp ağlamaya başladı. Şimdi evde kucağında çocukla deli gibi depar atarak bağıran ben ve korkudan deli gibi ağlayan oğlum vardık. Demek ki, ikinci altın anahtarımız; SAKİNLİK! Şimdi olsa, oğlumu sakince kucağıma alır, burnuna tampon yaptıktan sonra ciddi bir şeyi olmadığını gördüğümde onu kafa attığı yere götürerek, ellerini mobilyaya koyarım ve sakince şunu söylerim: "Burası sert. Sert yerlere vurduğumuzda canımız acır ve kanayabilir, senin de kanadı, ama geçecek. Bir daha yapmamalısın."
Çocuklar ne kadar küçük olsalar da, ses tonumuzdan anlattığımız şeyin özetini kavrayabiliyorlar, tam olarak kelimelerin anlamlarını bilmeseler bile.
2 yaş sendromunun en yoğun yaşandığı yerler, ev dışı alanlardır, evdeki olası senaryoları konuştuğumuza göre, ev dışına da biraz değinebiliriz.
Çocuğumuzla markete veya oyuncakçıya gittik (ben 2 yaş krizleri azalmadan alışverişi çocuksuz halletmeye çalıştım ama çoğu kişinin bırakacak yeri olmadığından dolayı mecbur çocukla gidiyor) Çocuğumuz bir köyü doyuracak çikolata stoğunu kucakladı, yemek istiyor. Elinden aldınız, alışıldık senaryomuz şu: Çocuk kendini yere attı, çocuk yere kafa atıyor, burnundan fışkıran sümükler yüzünden boğulma tehlikesi altında, marketteki çoğu kişi (çoğunlukla 2 yaş sendromundan bi haber masum köylüler) size acıyarak ve yargılayarak bakıyorlar. Öyle ya, nasıl bir anne/ baba çocuğu yerlerde yuvarlanırken ona istediklerini almaz. Hem kafaları da şişmiş yazık bir markette rahat rahat alışveriş yapmasın mı bu insanlar :/ Çoğu anne/ baba tepkisi bu durumda insanların ne düşüneceğini kafaya takarak çocuğa o çikolataları/ oyuncakları veya istediği ne ise onu alarak sakinleştirmektir. Oysa çocuğa o sırada verdiğimiz tek bir sinyal vardır: Kendini yerlere atarsan, istediğin her şeyi elde edebilirsin ve yeterince ağlarsan belki şirinleri bile görebilirsin. Marketteki insanlar sizi 30 saniye yargılar, siz o çocukla en az 15 sene boyunca bu çatışmayı sürdüremezsiniz. Sakince bekleyin, ağlayan ve kriz geçiren çocuğa bir şey anlatmaya çalışmayın, yapabiliyorsanız dikkatini dağıtın, yapamıyorsanız kucaklayıp kriz geçirdiği yerden uzaklaştırın, sakinleştiği zaman onu öpün, anlayabileceği şekilde açıklama yapın, öfkelenseniz bile belli etmeden ve makul bir tavırla yolunuza devam edin.
2 yaş sendromu ile ilgili verilebilecek binlerde örnek var ama, kısaca olması gereken tutum ve davranış kalıplarını özetlesem, bir kişi bile okuyorsa faydası olur diye düşünerek yazıldı bu yazı. Çocuk kaynar suyu ellemek isterse de uygulanabilir, size vuruyorsa da; sakince ellerini tutup "eller vurmak için değil, sarılmak ve sevmek içindir" gibi. Ha daha çok delirir, daha çok vurur, siz anı sakinlikle aynı sözleri söylemeye devam ederseniz bir de bakmışsınız ki "amaaan uğraşamıcam ben bu manyakla" deyip başka bir yere doğru yollanmış bile :)
2 yaş sendromu bittikten sonra bunun devamı pek gelmiyor, 3 yaş, 4 yaş daha anlaşılabilir ve neden-sonuç ilişkisi kurulabilir bir yaş grubu olduğundan, bir miktar daha kolaylaşıyor işler. İşte size iyi haber köftehorlar, her yaşın ayrı bir zorluğu olsa da, bence en zor 2-3 yaş krizleriyle geçiyor. Bu haber de size yazı sonu kıyağım olsun.
Var mıdır aklınıza gelen başka öneriler, okuyanlar faydalansın, yorumlarda buluşalım :)